18 Ocak 2011 Salı

15 Ocak 2011 Türk Telekom Arena Açılış Maçı ve Protesto Olayı

Evet bu maçta yapılan protesto ıslıklama yuhalama bize yakışmadı. Kim olursa olsun bu gecede kimseye kin ve öfke beslememeliydik. Her şeyi bir kenara bırakıp günün tadını çıkarmalıydık ve tarihe tanıklık etmeliydik. Ama oldu bir kere her ne kadar sebepleri doğru olsa da olmamalıydı.

O gece bizim için bir bayramdı ve bu bayram bizim dönüm noktamızdı. Her ne kadar Ali Sami Yene veda edeli birkaç gün olmuş olsa da hüznümüzü ve kederimizi içimize gömüp çıkmıştık yollara. Akın akın insanlar gidiyordu stada. Evet giderken de çok zorlanmadık. Zira dedikleri gibi metro ile gitmiştik stadyuma. En sonunda stadyuma gelmiştik ve ufukta stadı görünce ve ilk kez bu kadar çok yakından bakan birisi olarak “has siktir ya oğlum çok güzel lan burası” diyordum içimden. Evet tam olarak bitmemişti ve hala eksiklikleri vardı ama burası bizim yeni cehennemimizdi. Ali Sami Yen in hüznünü bir kenara atmış bayramda hediye almış çocuklar gibi şendik. Gişelerden içeri girince de ağzımız “shrek’in ağzı” gibi olmuş resmen salgı bezlerimiz şelale olup akmıştı. Hemen stadı incelemeye başlamıştık. Gözümüz sürekli tribünlerde, koltuklarda ve ilk defa bu kadar çok yakın olduğum zemindeydi. Her ne kadar ben grip olduğumdan koku alamıyor olsam da yanımdaki ağabeylerim “oğlum çimin kokusu buraya kadar geliyor lan” diyordu. Sanki bir hayaldi ve gerçekleşiyordu. Aslında bizler için son 15 senedir hayalden öte gidememişti zaten. Ama bir şekilde hayaller gerçekleşmişti. Herkesin elinde fotoğraf makinesi bu anı ölümsüzleştiriyordu. Üzerimizdeki şaşkınlığı bir türlü atamamıştık. İnsan psikolojisi işte hemen başlamıştım stadyumda kaç kişi var diyerek hesap yapmaya. Saymak ne mümkün acayip bir duyguydu. Bir tarihe tanıklık ediyordum. Seneler sonra çocuklarıma ve torunlarıma anlatacağım uefa kupasından sonraki en büyük anımdı. “Oğul işte ben o zaman tribündeydim, bir tarihe tanıklık ettim” demenin verdiği hazzı şimdiden yaşıyordum. Her şey çok güzeldi. Takımın kötü gidişi, yönetimin başarısızlıkları umurumuzda değildi. Vodafone reklamındaki gibi “anı” yaşıyorduk.

Buraya kadar her şey normaldi ve çok güzeldi. Bir ara skorboard da A. Polat’ı gösterdiler ufak bir yuhalama ve ıslıklama oldu. “oğlum yapmayın lan bu günü böyle berbat etmeyelim” dedim. Ama onlarda haklıydı. Uzun zamandır yaşanan sportif ve ekonomik başarısızlar artık sabır taşımızı çatlamak şöyle dursun, artık o taş paramparça olmuştu. Yönetime olan tepkilerimiz de ilk değildi zaten. Kaldı ki bunlardan birisi de Ali Sami Yen in veda gecesinde olmuştu. Üzüntüyü bırakıp tepki göstermiştik. Ben her ne kadar Ali Sami Yen için içten içe ağlamayı tercih etsem de taraftar haklıydı. Ulan Ali Sami Yen’e veda sezonumuzda bu başarısızlıklar olmamalıydı.

Neyse bundan sonra şeref tribününde A. Polat başbakanı anons edince zaten A.Polat’a olan tepkilere birde bu eklenmişti. Başbakan konuşmadan sözü sayın toki başkanı aldı. Biz konuşmalarından Adolf hitler sandık onu ama başta sayın Toki başkanı olarak takdim edilmişti. Acayip ve gereksiz bir yırtınışla önce yönetime sonra Canaydın’a ardında da bizler saydırmaya başladı. Acayip bir durumdu zira şok olmuştuk “ne diyor lan” bu diyorduk. Söylediklerini aynen takdim ediyorum. "...Galatasaray Yönetimi Ali Sami Yen ile ilgili kiracılık yükümlülüklerini yerine getiremezken bize geldi. Hem Ali Sami Yen'de hem de burada yükümlülüklerini yerine getiremedi. Özhan Canaydın'ın karşımıza gelip naif ve sessiz sedasız duruşu dün gibi aklımda. Galatasaray yönetimi inşaat için neredeyse bize yalvardı. Stad neredeyse Galatasaray'dan ayrılacaktı..."  böyle diyordu sayın toki başkanı. O konuştukça biz daha çok öfkelenip tepki gösteriyorduk. Ulan nasıl olur binlerce Galatasaraylı taraftarının önünde nasıl Galatasaray’ı kötülersin, nasıl yönetime saydırırsın nasıl rahmetlinin arkasından konuşursun. O kadar sinirlenip öfkelendim ki anlatamam. Hatta dün gece yatağa girince 2 saat uyuyamadım. Dön o tarafa dön bu tarafa “nasıl olur lan nasıl böyle bir şey yaparlar” diyerek uykularımı kaçırdı. Zaten sabah 6:30’da gözlerimi açınca aklıma yine ilk bu geldi. İşyerine gelene kadar da düşüne düşüne deli oldum. İşin özü sinirliyim öfkeliyim ve gencim. 200+40 kamera beni tespit etmemiştir diye söylüyorum evet bende protesto edenlerden birisiydim. Kimse Galatasaray’ıma laf söyleyemez. Ne futbolcu ne yönetim ne de kimse umurumda değil benim için baki olan tek Galatasaray’dır. Diğerlerinin bilmem neresine.

Sayın Toki başkanı bu konuşmayı inanın bana Adolf Hitler’in halka seslenişi gibi yaptı. Belki söylediklerinde gerçeklik payı vardı ama bizim yüzümüze karşı bunları söyleyemezdi. Hem kimdi bu adamda bize saydıramazdı. O bağırdı ben saydırdım, o daha çok bağırdı ben daha çok saydırdım. Bizleri çileden çıkarmak için elinden gelen ne varsa yaptı. Anlaşılan kendisi mevki ve makam sahibi olmuş ama insan olamamış. Nerede, nasıl ve ne zaman konuşacağını öğrenememişsin. Zaten yönetime kızgın ve öfkeli bir taraftar karşısına elinde körükle gitmemeliydin. Bende seçim zamanı aynı şekilde elimde körükle senin üzerine geleceğim hiç merak etme. Gerçi bu performansınla gelecek seçimlerde bir bakanlık kapacaksındır. Ama ben buna engel olmak için elimden gelen ne varsa yapacağım.

Yine bu sayın Toki başkanı konuşmalarının bazı yerlerinde rahmetli Canaydın’a da değindi. Ulan adam ölmüş rahmetli olmuş. Bari bunu göz önünde bulundur da arkasından konuşma rahmetlinin. Tamam bende kendisinden haz etmedim. Başarısızlıklar yaşattı bizlere ama adam rahmetli olduktan sonra bıraktık arkasından konuşmaya. Ama haklısın zira değerli büyüğün de rahmetli İnönü arkasından konuşmuştu. Ot kökünde biter diye boşuna dememişler.

Yine bu sayın Toki başkanı bizle ilgili olmayan icraatlarından ve hele ki Galatasaraylıların arasında Fenerbahçe’ye tahsis edilen araziden bahsetmesi ruh bozukluğu değildir de nedir. Ulan her şeyi söyledin bari bundan bahsetme lan.

Bu arada biz maçı izlerken bizim yönetim işi gücü bırakmış herkesten özür dileme derdine düşmüş. Siz giderken peşinize düşmüş her adımda bizim adımıza özür dilemiş. Siz gidince peşinizden tüm bürokratları federasyon başkanı ve yetkilileri, belediye başkanı, vali, gsgm müdürü felan ne varsa toplaşıp peşinizden ayrılmış stadımızdan. Ama adamlar haklı “koca başbakan stadyumdan ayrılmış a.q. bizim ne işimiz var bu ortamda. Başbakan yoksa bende yokum” demelerinde. Keşke baştan hiç gelmeseydiniz de bizi stadımızla baş başa bırakıp bize bu siniri yaşatmasaydınız.

Gelelim madalyonun öteki yüzüne. Başbakan bize “kavşak” açılış törenlerinden cevap vermiş. “Galatasaray kulübünün cebinden bir Allah kuruşu çıkmadı. Biz 600 trilyon harcadık yaptık. Bu tamamen bizim eserimiz” demiş. Evet haklıdır kulübün cebinden para çıkmadı zaten çıkmamalı da zira çıkarsa enayilik olurdu. Zira siz bu stadyum için 600 trilyon harcamış olabilirsiniz ama bizde üst kullanım hakkı bizde olan Ali Sami Yen stadyumundan vazgeçmiş durumdayız. Bu bahsettiğim Ali Sami Yen stadyumu şehrin merkezinde bulunan ve beklide Türkiye’nin en değerli arazilerinden birisidir. Sizin dilinizle konuşmak gerekirse yani Sayın Toki başkanının tabiriyle “bu arsanın değeri 800 milyon ila 1 milyar dolar”. Yani bize 600 trilyon bahşedip bir servetin üzerine konmuş oldunuz. Öyle sizin bahsettiğiniz gibi bir tablo yok ortada. Hem siz yaş tahtaya basmazsınız niye kendiniz sobeliyorsunuz ki. Kaldı ki hem deli misiniz lan seçim geliyor neden bize böyle 600 trilyonluk bir kıyak çekiyorsunuz. Adamın makatından kan alırlar. Bunun hesabını seçim zamanı nasıl verirsiniz. Ama siz haklısınız neyin hesabı soruldu ki size.

Birde söyle bakarsak stada ve yollara 300+300 trilyon para harcadınız. Bu paralarla bize metro yaptınız. Üstelik 30-35 bin kişinin buradan gidip gelmesi için proje ürettiniz. Yani kaz gelecek yerden tavuğu esirgemediniz. Zira Galatasaray taraftarı altın yumurtlayan bir kaz gibi değil mi. Kaba taslak 3-4 sezonda oynayacağımız maçlarla metro için bırakacağımız parayı hesabı katarsanız zaten metro kendimi amorti etmiş olacaktır. Yani burada da boşa yatırım yapmış olmadınız. Bu arada maç sonunda yaşadığımız çileyi de unutmuş değiliz.

Bu taraftar aynı senaryoyu olimpiyat stadında da yaşamıştı. Bizi kobay gibi kullanıp anasının nikahı kadar uzak bir yere kondurduğunuz 6 yıldızlı stadyumu üzerimizde denemiştiniz. Yolları yapılmayan stadyuma giderken çektiğimiz çileleri unutmuş değiliz. Dakika 75 ti ve hala insanlar yürüyerek stadyuma gelmeye çalışıyordu. Orada da sizin gibi zihniyetler vardı. Yolu yapmadan diktiğiniz stadyum sorgulanmadı. O stadyum için kaç lira harcandığı kimsenin umurumda bile olmadı. Kaldı ki olimpiyatlara aday olmadan diktiniz stadyumu ve gördünüz çaresiz Galatasaray’ımı, bize bela ettiniz stadyumu. Rüzgar sorunu çözülecek dendi, yollar dendi ama yapılan hiç bir şey olmadı çektiğimiz çileler yanımıza kar kaldı. Gecenin 3-4 ünde evlere geldiğimize mi yanalım, donduğumuza mı yanalım, yoksa 2+2 biletle stadyuma ulaşmaya çalışırken İETT’nin üzerimizden kazandıklarına mı yanalım. Şimdi bu yaşadıklarımızın bir benzerini de burada yaşadık. Sağ olun alıştık sayenizde.

Başbakan konuşmalarının bir yerinde “anlaşma imzalamadık” felan da demiş. Adama sorarlar 2004 yılında rahmetli Canaydın’ın almış olduğu 30 yıllık üst kullanım hakkı tapusu ne olacak peki. Boşuna uğraşmayın bizim bu stadyuma ihtiyacımız var, sizinde bize bu stadı vermeye ihtiyacınız var. Kısacası ne bizde öyle bir “göt” var rest çekmeye ne de sizlerde var. Bana kalsa size minnet etmeyip Ali Sami Yen’e geri dönmeyi tercih ederim ama bu bombastik bir düşünceden öte gidemeyecek gibi gözüküyor. Yine de çok isterdim 800 trilyon bir yerden borç bulup suratınıza çarpmayı, 600’ü masraflarınız için 200’üde bahşişiniz olsun demeyi. Ama yok ki anasını satayım.

Sayın başbakan biz Canaydın döneminde hayalimiz olan Ali Sami Yen’in yıkılıp yenisinin yapılması düşüncesine “şehir merkezi” diyerek yaptırmadınız ama bu geçen süre içerisinde Kadıköy’de yükselen yapıya ses çıkarmadınız. Haklısınız Mecidiyeköy şehir merkeziydi Kadıköy şehir merkezinden sayılmazdı. Biz yeni stadyum için bulunduğumuz yerden taşınmak zorunda kalıyor ve Ali Sami Yen arazisinden vazgeçmek zorunda kalıyorduk. Ya Kadıköy’de yükselen yapı için neler aldınız bunun karşılığı olarak. Bırakın stadyumlarını taşımayı yükselmesine izin verdiniz. Üstüne de Sayın Toki başkanı beyanatında dediği gibi Ataşehir’de bir arazi mi tahsis ettiniz. Onun karşılığında ne aldınız. Bir yanda Ali Sami Yen arazisinden vazgeçme, bir yanda üstüne birde arazi tahsis etme. Belki olayın içinde başka konularda vardır bilemiyorum ama uzaktan görebildiğimiz sadece bu gerçekler.

Sayın başbakana yapılan bu protestoyu oran ve orantı yoluyla biraz kurcalamak gerekirse; öncelikle sayın başbakan yapılan anketlerde oy potansiyeliniz %40-45 arasında ve stadyumda 40-45 bin kişi olduğunu düşünürsek sizi destekleyen 16-18 bin kişi, desteklemeyen 20-25 bin kişi var demektir. Bu taraftan bakınca da protesto edileceğiniz aşikardır. Sizin şanssızlığınız A. Polat’a yapılan protesto ve Sayın Toki başkanı konuşması sonucunda oluşan tepkilerin bir araya gelmesidir. Ama siz alışkınsınız alkışlanmaya zorunuza gitmiş olabilir. Zira siz hep alkışlandığınız ve sizi destekleyen insanların bulunduğu yerlerde mitingler yaptınız. Belki şimdi bizim yaptığımız yuhalamalara ve ıslıklamalara kızıyorsunuz ama ne çabuk unuttunuz mitinglerinizde muhalefet partiler saydırıp destekçileriniz tarafından yuhalatmalarınızı. Kaldı ki onlarda sizlere aynısını yapıyordu. Bir ara bel altı vurmalara kadar indiniz. O zamanlar “ayıp” olmayan şeyler şimdi biz yapınca birden “ayıp” olup verdi. Alt tarafı sizleri Islıkladık ve yuhaladık bunu bile hazmedemediniz. Kaldı ki siz seçimlerde “biz herkesin başbakanıyız, hükümetiyiz” demiştiniz. Ama görüyoruz ki sizi protesto eden yine bu ülke vatandaşlarının bulunduğu bir ortamda bulunmayı kendinize yediremeyip stadı terk ediyorsunuz. Siz “bizim” başbakanımızsınız değil mi?

Ama siz merak etmeyin sizin karnenizde artılarınız bol. Siz seçim zamanları “bir torba kömür” vererek yine yapacağınız yapar halkı yanınıza çekersiniz. Ben yine de o vatandaşlara kızmıyorum onları bu hale getiren sizlere kızıyorum. Diğer bir artınızda stadyumdan çıkarken arkanızdan gelen bürokratlar ve yöneticilerdir. Sizi bu derece yalayan kişiler olduğu sürece sırtınız yere gelmez merak etmeyin.

İşte bu sayın başbakan’a yapılan sözde “ayıp” yandaş medya tarafından seçim malzemesi olarak kullanıldı ve kullanılmaya devam ediyor. İşin kötü tarafı herkes bunu bir malzeme olarak kullanmaya başladı. En başta da muhalefette olan isimler vardı. Böylece zaten üzerimize oynayan medya bu yaşadıklarımız nedeniyle daha da üzerimize oynamaya başladı. Ama bazı kesimlerde bizlerden yana olduklarını beyan edip gazetelerde yazılar yazmaya başladılar. Ama ben onların da samimiyetine inanmıyorum. Onlarda sizin gibi bir ekmek kapısı bulmuşlar paylarını almaya çalışıyorlar. Aynı kasap önünde bekleyen kediler gibi. Onlar bizim yanımızda çünkü siz iktidardasınız. Biliyoruz ki onlar sizin gibi sadece yaşananları fırsata çevirmek ve seçim malzemesi yapmak için çalışıyorlar. İstemiyorum kimsenin desteğini veya bizden yana olduğunu beyan etmesini. Bırakın Galatasaray sadece bize kalsın. Biz bize yaşattığı her duyguyla sevdik onu. Ne diyim basın yalan yazıyor….

Bazı sosyal paylaşım sitelerinde bazı şahıslar ki bunlarda sizlerin yardımcıları Galatasaray taraftarına “nankör, şerefsizler” gibi hakaretlerde bulunmuşlar. Bunları sizlerin aracılığıyla sahiplerine fazlasıyla kendilerine iade ediyorum. Aklınız başınıza devşirin bu taraftar gerekli cevabı size zamanı gelince verecektir.

Bu arada Unutmasın ki parti taraftarlığıyla, takım taraftarlığı birbirinden ayrı şeylerdir. Particilik bir yere kadar gitse de takım taraftarlığı baki kalmaktadır. Her hangi bir vaatte bulunmadan sadece lafta bir “Galatasaray Partisi” kursak emin olun mecliste iyi bir konumda oluruz. Sizin %40-45’lik destekçiniz varsa bizimde mütevazi bir rakamla 25 milyon taraftarımız var. Kaldı ki bu rakam sadece yurtiçi içindir, yurtdışını saymıyorum bile.

Galatasaray, Türkiye’ye hiç yaşamadığı duyguları yaşatan bir takımdır. Bu ülkeye “UEFA kupası” ve “Süper kupa” getiren Avrupa’da yarı finaller oynayan bir takımdır. Galatasaray spor alanında Türkiye’nin lokomotifidir. Yıllarca gurbetçilerimizin boynu dik yürümesine vesile olup, ekonomik olarak bir türlü belini doğrultamayan türkün ortak sevinci olmuştur. Fenerbahçelisi, Beşiktaşlısı, Trabzonlusu fark etmez hep beraber omuz omuza sevindirmiştir bu ülkeyi. Her ne kadar şimdilerde bu durumlarda uzak olsak ta bu böyledir değişmeyecektir. Sizlerin milyon dolarlar harcayarak 15-20 senede ülke tanıtımı ve ülke reklamı için yapacağınız çalışmaların karşılığı asla Galatasaray’ımızın bu ülkeye kattıkları kadar olamayacaktır. Hala yurtdışında insanlara “Türkiye” diye sorulunca “Galatasaray, Hakan Şükür, Hasan Şaş…” diye cevaplar alırsınız. Biz bu başarıları ülkemize yaşatırken hiçbir karşılık almadık. Bizim için sizde olmayan “devlet üstün hizmet madalya”mız bizlere yeter de artar bile. Biz siz miyiz lan başka şeylerin peşine düşecek.

Yine tekrar ediyorum keşke şimdi stadı vermiyoruz deseniz bizde Ali Sami Yen’e dönsek. Benim bu konuda yapacağım tek şey hanımdan gizli aldığım kombinemden vazgeçmek, store’lardan alış veriş yaparak kulübü bu kötü durumundan kurtarmaya çalışmak olacaktır. Zengin değilim yapabileceğim ancak bunlardır.

İşte biz böyle bir taraftarız ve bu taraftar takımı sokakta oynasa bile kaldırıma çıkıp destek olacak bireylerden oluşur.

Yukarıda yazılı nedenlerden dolayı Sayın Polat’ın özür dilemelerini kabul etmiyorum. “Ayıp” edilmişse sadece “Galatasaray taraftarına” ayıp edilmiştir. Özür dilenecekse sadece bu taraftardan “sizler” özür dilemelisiniz. Bayramımızı zehir ettiğiniz için. Ama aşağılanmalara sessiz kalan hatta hak veren, stadı terk eden A.Polat’tan bunu beklemiyorum elbette.


Saygılarımla

*bu arada "sayın" kelimesini anlamını farklı olarak kullanmış olabilirim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder