13 Aralık 2010 Pazartesi

Ali Sami Yen Stadyumu ve Türk Telekom Arena

Babam ve Oğlum

Türk Telekom Arena benim için yeni doğacak bir çocuk gibidir ve doğumuna az kalmıştır. Ali sami yen stadı ise babamdır ve ölümüne az kalmıştır.

Çocuğumun olacağını ilk duyduğum anlarda ve zamanın hızlı ilerlemesi ile birlikte ultrasonda kalbini dinlemem, ilk tekmeleri beni bulutlar üzerine uçurdu. Hazırlıklar yaptım, ona kıyafet, biberon alma derdine düştüm, odasını hazırladım ve doğacağı o günü bekledim. Her şey hazırdı ve artık sadece doğacağı o günü beklemek kalmıştı.

Ama kafam bir yandan da o yaşlanan babamdaydı. Biliyordum az bir zamanı kalmıştı artık yanımda olmayacaktı. Hem de o kısıtlı ömrü çocuğumun doğacağı o günlere kadardı. Her ne kadar “hayat bu doğup büyüyüp ölüyoruz” desem de göz göre göre babamın öleceğini bilmek, çocuğumun olacağı haberini gölgeliyordu. O sevincim kursağımda düğüm düğüm düğümleniyordu. Dile kolay benim babamdı ve bugüne kadar beni o büyüttü, bazen sevdi bazen kızdı, hep yanımdaydı. Ama artık yanımda olmayacaktı.

Bu nedenle soruyorum kendime “üzüleyim mi sevineyim mi” diye. “Üzül ulan hayvan üzül” diyorum. Çocuk büyümeye başlayınca babanın acılarını zaten unutacaksın, çoğu zaman aklına bile gelmeyecek. O yüzden üzülüyorum ve ağlıyorum “babammm” diyerek haykırarak.

Başka bir üzülme sebebim ise, ali sami yen stadyumu dedemden babama, babamdan bana geçen bir emanetti. Ve o emanet benim dönemimde aramızdan ayrılacağı için kendimi emanete hıyanet etmiş gibi hissediyorum.